ARACINIZLA BALKAN TURU

 OSMANLININ AYAK İZLERİNDE ARABA İLE BALKANLAR TURU  EYLÜL 2015

Bu sene Kurban bayramı ve hafta sonunu  birleştirerek yaklaşık 9 günlük bir tatil fırsatı doğunca, ailecek yapmak istediğimiz araba ile Balkan turunu gerçekleştirme fırsatı bulduk.Bu turu gerçekleştirebilmek için gitmeyi planladığımız bazı devletler EU üyesi olduklarından Schengen Vizesi gerekmekteydi.Daha önceki senelerde Yunanistan’a gittiğimden ve bu sene yaz tatilimi de orada geçirdiğimden bizim 1 senelik vizemiz vardı, o yüzden tekrar vize prosedürü, yeşil sigorta, uluslararası sürücü ehliyeti gibi araba ile seyahatte gerekli belgeler ve bunların temini kısmına girmiyorum.Bu konuda bilgi almak için daha önce yazmış olduğum www.arabaileyunanistanturu.blogspot.com  ve www.arabaileyunanistanturu2.blogspot.com  linklerinden bilgiye ulaşabilirler.
Yolculuklarda bir yere yetişme stresine girmeden ulaşabilmek, dilediğim yerde dilediğim kadar kalabilmek amacı ile ilk gece  konaklayacağım yer dışında hiç bir şehirde otel rezervasyonu  yaptırmadım.Rezervasyonlarımı daima yolculuğun bir önceki bacağında gece kaldığım otelden  booking.com  seyahat sitesi aracılığı ile yaptım.Böylelikle birçok avantajlı son dakika fiyatları yakaladım, size de tavsiye ederim.Ayrıca gittiğim şehirlerde TripAdvisor aplikasyonu kullanarak benden önce giden gezginlerin tecrübelerinden de yararlandım.Navigasyon olarak SYGIC  aplikasyonu oldukça faydalı, istediğiniz ülkeleri tek tek indirebiliyorsunuz, gitmeyeceğiniz bir çok ülkeyi boş yere cihazınızda tutmaya gerek yok.Tüm hazırlıklar tamamsa yola çıkalım…
Planlamama göre ilk gün :
 İSTANBUL-SOFYA-NİŞ-BELGRAD:

Yaklaşık 960 km yol yapacağız.İstanbul’dan çıkışta sabah trafiğine takılmamak için 4.00 gibi hareket ederek TEM yolu ile yaklaşık 6.30 da Edirne’ye oradan da Kapıkule sınır kapısına ulaştık.Türkiye’den çıkış ve Bulgaristan’a giriş yaklaşık yarım saat sürdü. Sıra yoktu ve gümrük sakindi.Bulgaristan girişinde ufak tefek harcamalar için mutlaka LEVA alın (1Euro=2Leva=3TL)Bulgaristan’a girişte, otoyolların kullanımı için VİGNETTE adı altında petrol istasyonlarında satılan ve mutlaka ön camın sağ alt köşesine yapıştırılması gereken bir çıkartma almak zorundasınız.
Nasılsa aldım yapıştırmaya gerek yok demeyin, ayrıca yanında verilen barkod etiketini de atmayın.Bir hafta ve bir ay gibi süreli biletler var ve 1 haftalık vignette yanılmıyorsam 20 leva idi.Bulgaristan girişinde hemen ilk petrol istasyonundan edinin, yakalanan ve ceza ödeyenler polisin ilk baktığı şey vignette diyorlar.Bulgaristan’a araba ile ikinci gelişim (ilk gelişim Bansko kayak merkezineydi) o yüzden Bulgar polisinin eline düşmemek için daha temkinli ve hız kurallarına uyarak, ara sıra yol yapımları yüzünden zorunlu olarak yönlendirilen devlet yolundan, ara sıra da otobanvari yollardan giderek saat 11.00 gibi Sofya’ya ulaştık.
Şehre girmeden bir yol üstü istasyonunda kahve sandviç ile karnımızı doyurduktan sonra Niş üzerinden Belgrad’a doğru yola çıktık. Tabelalarda Beograde olarak geçiyor.Yakıt bizden biraz ucuz  eurodiesel 1.09 euro/litre gibi ve yollarda çok TIR var, dikkatli olmakta fayda var. Yolu takip ederek yaklaşık 1 saat sonra Bulgaristan’dan çıkıp Sırbistan’a gümrüğüne girdik.
SIRBİSTAN:BELGRAD

Sırbistan’a girişte vize yok, sınır kapısında bizi gören memur komşi komşi diyerek buyur etti. Nispeten daha kaliteli olan otobanda yol alarak 2 saat daha yol alarak toplam 10 saat yolculuktan sonra
Saat 14.00 civarı Belgrad’a vardık. Apartmanın çatı arası dairesi olan otelimize vardık arabamızı otelin otoparkında bırakıp tramvay ile şehri gezmeye çıktık.

Sava ve Tuna Nehirlerinin birleştiği noktada kurulan Belgrad Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiş Balkanların en önemli şehirlerindendir. Yaklaşık 500 sene bizde kalmış ve Balkanlarda en önemli merkezlerden biri olmuştur.
Otel önünden geçen ve merkeze giden eski model tramvaya binerek Kalemegdani’na vardık.
Aşağıdaki resimler şehir merkezindeki Tekfur kalesi burçlarından Sava ve Tuna nehirlerinin kavuştuğu noktadır.
Belgrad kalesi şehir merkezinde KALEMEGDANI yani kale meydanı semtinde yer almaktadır.
Aynı zamanda kale içerisinde 1.ve 2.Dünya savaşından kalma eserleriyle bir Savaş müzesi ve bir gözlemevi bulunuyor.

Gözlemevi haline getirilmiş kale burcundan Sava ve Tuna’nın kucaklaşması

Daha sonra şehrin kalbinde yer alan ve şehrin en güzel caddelerinden biri olan Knez Mihalova caddesine yürüyerek gittik.
Trafiğe kapalı olan caddede  bir çok cafe-bar ve restaurantın yanı sıra sokak sanatçıları ve satıcıları ile  birbirinden güzel Slav kızları görülmeye değer.
Sırbistan’da fiyatlar ucuz ancak para bozdurmanız gerekiyor çünkü her yer Euro kabul etmiyor,bir çok yerde döviz bürosu var pazarlık şart!… 1TL yaklaşık 35-40 dinar  1 EURO=120 dinar ediyor. Tabii olarak TL bozmuyorlar Euro bozdurmanız gerek…

Akşam yemeğimizi yine bu cadde civarında harika Balkan mutfağı yapan MANUFACTURA isimli restaurantta yiyoruz.
Gece ise yorgun olduğumuzdan otelimize dönüp yarın için dinlenmeye çekildik. Çok beğendiğimiz için bir gün daha Belgrad’da kalıyoruz.

Sabah kalktığımızda otelimizin hemen köşesinde bulunan fırında yabancısı olmadığımız börek, poaça  eşliğinde kahvaltımızı ettik. Hamur işi kültürümüzü oraya da taşımışız.

Konuşmamızdan Türk olduğumuzu anlayan fakat İngilizce bilmeyen fırıncı teyze seçtiğimiz bir çeşit böreğin içinde domuz eti olduğunu NO HELAL -NO HELAL diyerek bize anlatmayı başardı. Peynirli, ıspanaklı kıymalı ve tatlı kremalı çeşitleri var her biri 1 Euro civarına geliyor.

Öğleden önce oğlum Mirza’ya bahsettiğim ve bence değeri yeteri kadar anlaşılamamış yüzyılın dahi bilim adamı NİKOLA TESLA’nın müzesine gidiyoruz.

Müzede gezip çeşitli deneylere katıldıktan sonra şehirde gezmeye devam ediyoruz,

Yugoslavya’nın dağılma sürecindeki iç savaş ve sonrasında NATO müdahalesinde epeyce hırpalanan şehir yine de düzenli planlaması, doğal güzellikleri parkları ve bahçeleri ile hala güzel.
Akşam yemeğini Zemun bölgesinde şehrin yeni yapılanan tarafında yemek istiyoruz.
Duyumlara göre Sava nehri üzerinde bir çok tekne-cafe (boat-cafe) ve eğlence mekanı varmış. Tercihimizi Monza Cafe’den yana kullandık. Hava ve ambians çok güzeldi.
Ancak çok geç kalamayız yarın sabah Bosna-Hersek’e doğru yola çıkacağız.

BOSNA-HERSEK: SARAYBOSNA

Otobana çıkmadan depomuzu doldurup yola koyuluyoruz, yakıt fiyatı burada da aynı 1.05euro/lt ye karşılık geliyor.
Saraybosna için Belgrad’dan yaklaşık 300km ve 4 saat kadar yol alacağız. Sırbistan içinde devam edeceğimiz yolun  bir kısmı otoban bir kısmı da devlet yolu. Tabelalarda Sarajevo olarak yazıyor. Yaklaşık 2.30 saat sonra BOSNAiHERZOGAVA yazan sarı mavi bayrak ve gümrük karşımıza çıkıyor.

Kurban bayramı olduğundan kapıdaki memur bizi ”bajram mubarek” diyerek karşıladı.
Ortaçağ engizisyonunun ve Vatikan’ın baskılarına daha fazla dayanamayan Boşnak Prensleri,
o dönemde Avrupa’ya ayak basmış Osmanlı imparatorluğuna davet göndererek imparatorluğa katılmak istemiş ve neredeyse toptan din değiştirip Müslümanlığı seçmişler. Yaklaşık 600 senedir beraber yaşadığımız  Boşnaklar kültürlü, iyi eğitimli cana yakın insanlar.
Aynı potada eridiğimizden kendinizi Anadolu’nun herhangi bir şehrinde hissediyorsunuz.

Burada çok sevdiğim arkadaşlarımdan Damir Mrsic ‘de yaşıyor,onu da ziyaret edeceğiz.

Tüm Balkanlarda ama özellikle Bosna’da Osmanlı izleri oldukça fazla kale, cami, köprü, han, hamam,çeşme vb. yapılar her yerde. Bosna dağlık ve yemyeşil bir ülke Saraybosna ise bu dağların ortasında çanak gibi bir çukura kurulmuş şehir.İç savaş sırasında Sırp sniperlar şehre hakim bu tepelere mevzilenerek binlerce sivili avcılık yapar gibi vurmuşlar. Bu kez otelimiz tam Saraybosna’nın kalbinde yer alan ve BASCARSIJA denen Başçarşı’da.Bosna iç savaştan çok etkilenmiş, çok acılar çekmiş ve çok kayıplar vermiş bir şehir.Her yanda savaşın izlerini görmek mümkün ancak Türkiye Cumhuriyeti Bosna’dan hiç vazgeçmemiş belki de bu yüzden Türk olmak burada özel…

Güzel bir yemekten(cevabcic) ve kahveden sonra Başçarşıyı turladık,
1.Dünya savaşının startını veren veya kıvılcımını çakan olayın geçtiği, yani Avusturya-Macaristan Prensinin ,çılgın bir Sırp milliyetçisi tarafından vurulduğu köprü olan Latin köprüsünü ve müzesini gezdikten sonra arkadaşım ile buluştuk.

 Arkadaşım Damir Mrsic ile

Sevgili dostlarımız bizi çok güzel ağırladı Saraybosna’da bizi gezdiren, evinde ağırlayan sevgili dostum Damir ve eşi Milena’ya çok  teşekkür ederiz.
2 gün ve 2 gece kaldığımız Saraybosna’ya veda ederken iç savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu, huzur içinde yaşarken kendilerini kaos içinde çaresiz kalan göç eden veya yakınlarını kaybeden Boşnaklardan öğrendik.

Ertesi gün MOSTAR’a doğru yola çıkacağız. Bu yüzden otelimize dönüp hazırlandık.

MOSTAR:
Saraybosna’dan yaklaşık 130km ve 2 saat kadar yol aldıktan sonra Mostar şehrine ulaştığımızda öğlen oluyordu. Yolun 50 km si otoban ve geriye kalan kısmı devlet yolu. Oldukça düzgün bir yol, arkadaşımın tavsiyesi üzerine hız sınırlamalarına uyarak gittik sık sık radar olduğunu söyledi.

Mostar aslında Bosna’nın küçük bir kenti. İç savaş sırasında Hırvat topçusu tarafından vurularak yıkılan,dünyanın hafızasına kazınan bu görüntüler ile hatırlanan kent daha sonra dünya mirasına girdiği için Türkiye tarafından tamir ettirilen ve hizmete açılan köprüsü ile biliniyor.
STARİGRAD yani eski şehir merkezi tabelaları veya Old bridge tabelalarını takiple kendinizi bir anda 1500-1600 yıllarında eski mahallede buluyorsunuz.

Arabamızı park ettikten sonra muhteşem manzaralar eşliğinde fotoğraf çekerek ve kalabalığı izleyerek ünlü köprüye ulaştık.
Mimar Sinan’ın öğrencisi mimar Hayrettin tarafından 1566 yılında tamamen taş kullanılarak yapılan bu zarif kemerli köprü ne yazık ki iç savaş sırasında top ateşi ile yıkılmış, savaştan sonra dünya mirasına giren köprü Türkiye’nin katkıları ile zarar görmemiş her bir taşı tek tek Neretva nehrinden toplanarak ve eksik parçaları yine yörenin taşlarından imal edilerek restore edilmiş.

Öğlen yemeğimizi köprünün muhteşem manzarası eşliğinde yedikten sonra para karşılığında köprüden atlayış yapan gençleri görüntülüyoruz,15-20 Euro toplayana kadar atlamıyorlar.Köprü üzerinde mayo ile bekleyen ve çeşitli ısınma hareketi yapan gençler ve ellerindeki kutu ile para toplayan yardımcıları var.Bu gençler hedeflenen para toplandı mı alkışlar arasında kendilerini köprünün en yüksek yerinden aşağıya buz gibi suya bırakıyorlar.

Yemekten sonra tekrar yola koyulup Hırvatistan’ın sahil kenti Dubrovnik’e doğru yola çıkıyoruz.
Yol Mostar’ın içinden geçen nehrin yanından ve yemyeşil bir doğanın içerisinden kıvrılarak batıya ve denize doğru akıyor.

HIRVATİSTAN-DUBROVNIK:

Yaklaşık 140 km ve 2.30 saat süren yolculuktan sonra Dubrovnik’e ulaşıyoruz.
Hırvatistan EU üyesi olduğundan vize gerekiyor ve para birimi Euro.
Yolda ilginç olarak Bosna-Hersek’ten çıkıp Hırvatistan’a girdikten sonra, yol deniz kenarından gidiyor. Devam ettiğinizde çok kısa bir süre tekrar Bosna-Hersek’e girip yaklaşık 10 km kadar gidip tekrardan Hırvatistan’a giriyorsunuz. Bosna gümrüğü yok sadece tabela ile belirtilmiş.

Dubrovnik çok güzel bir liman şehri, tarihi dokusunu korudukları kale ve içindeki şehir muhteşem.
Tertemiz ve her yerden girilebilir denizi, yemyeşil çam ormanları ile çevrili bu şehir görülmeye değer.
Villa apart tipi otelimize yerleşip yürüyerek şehri gezmeye ve denize girmeye gidiyoruz.

Dubrovnik çok güzel bir şehir olmasına rağmen gezdiğimiz şehirler içinde en pahalısıydı.
Diğer kentlerde yediğimiz yemekler daha lezzetli ve daha ucuzdu, açıkçası fazlaca turistik !!! bulduk.
Aslında Hırvatistan’ın tüm Adriyatik sahilini görmek istiyorduk fakat zaman yetmeyeceği için Split,Zadar gibi şehirleri ve başkent Zagreb için tekrardan bir gezi düşünüyorum.

Ertesi sabah çok güzel bir ülke olduğunu duyduğum Karadağ’a geçeceğiz. Yol yaklaşık 90 km ancak navigasyon 2 saat sürer diyor!!!!

KARADAĞ-(MONTENEGRO)- KOTOR:

Adriyatik kıyısından kıvrılarak Hırvatistan’dan çıkıp Karadağ’a giriyoruz,
Sırbistan ile sıkı ilişkileri var ve bize vize uygulamıyorlar, başkenti Podgorica ama biz iki önemli sahil şehrini Kotor ve Budva’yı merak ediyoruz.
Birçok Cruise turunun,yatçıların da uğrak yeri olan Kotor’a 2 saatte ulaşıyoruz
Hava ılık ve bulutlu umarım yağmaz derken Kotor’un arkasında duvar gibi yükselen ve ülkenin adını aldığını tahmin ettiğim Karadağlara yağmur iniyor.
Avrupa’nın en büyük fiyordu olan Kotor’a  Herceg Novi üzerinden feribot ile veya bizim yaptığımız gibi daha keyifli olan kıyı kıyı gezerek tüm fiyordun çevresini dolaşarak gidebilirsiniz.

Yağmurun ardından geziye çıkıyoruz ancak yağmurlukları alarak tabii.
Eski şehir, kale içinde kurulmuş yaklaşık 800 yıllık tarihi yapılardan oluşmuş, arkasında yükselen kale burçları dağın tepesine doğru yükseliyor manzara muhteşem.

Tırmanmaya başlıyoruz.
Nefesimiz yettiği kadar belki de kalenin burçlarına kadar tırmanacağız.
Her bir resim yaklaşık 50 metre tırmanmadan sonra çekilmiştir.

Yaklaşık 1 saat süren zorlu bir tırmanıştan sonra zirveye ulaştık ama canımız çıktı, hava yaklaşık 23-24 derece , yazın sıcak havada buraya tırmanmayı düşünemiyorum, mutlaka yanınıza su alın, yumuşak tabanlı bir ayakkabı giyin ve tuvalet ihtiyacınızı giderin yoksa sıkıntı çekersiniz.

Tepeden manzara harika, tüm Kotor’a hakim bir nokta.
Zorlu bir tırmanıştan sonra en az çıkış kadar yorucu inişe geçiyoruz, yaklaşık 40-45 dakikada aşağı inip kendimizi ödüllendiriyoruz.

Akşam otele döndüğümüzde, otel sahibinin otobüs şoförü komşusu ile sohbet ediyoruz, gezi programımızı duyunca şaşırıyor, çok uzak yoldan geldiğimizi kendisinin de sık sık İstanbul’a geldiğinden bahsediyor ve  yol planlamasında bize tavsiyelerde bulunuyor.
Arnavutluk’ta otoyolun tamamlandığını ve yolun düzgün olduğundan bahsetti.
Onun tavsiyeleri sonucu planımızı değiştirip Arnavutluk üzerinden gitmeye karar veriyoruz.

Sabahleyin önce  Budva’ya sonrasında  Sveti Stefan isimli adaya uğrayacağız.
Daha sonra Karadağ’ı terk edip  Bar yolu ile Arnavutluk’a girerek İşkodra üzerinden önce
Prizren-Kosova’ya  ve takiben Makedonya-Üsküp’e ulaşmak istiyoruz.
Planımız geceyi Üsküp’te geçirmek.

KOTOR-BUDVA-SVETİ STEFAN-BAR:
Kotor-Budva yaklaşık 30km ve yarım saat sürüyor, Budva daha çok eğlenceye yönelik bir kıyı kenti.Göz atıp ufaktan turlayıp devam ediyoruz.
Bir çok filme dekorluk yapan Sveti Stefan isimli adayı merak ediyoruz.
Hemen Budva’nın çıkışındaki bu adaya  karadan bir bağlantı yapmışlar, fakat tamamı otel haline dönüştürülen adadaki tarihi evler ,sadece otel müşterilerine hizmet veriyormuş, o yüzden adanın içine giremeden uzaktan fotoğraf çekebildik.

ARNAVUTLUK:

Sveti Stefan’dan ayrılıp yaklaşık 85 km gidince Arnavutluk’un İşkodra (Shköder) kentine oradan da 300 km 4 saat yol alarak akşam üzeri Makedonya’nın Üsküp şehrine varıyoruz.
Yollar gerçekten düzgünmüş neredeyse  %80i otoban yapılmış  Arnavutluk’un ve Kosova’nın tüm otoyollarını Türk firmalar yapmış.

KOSOVA:

Kosova girişinde sadece Kosova’ya özgü zorunlu sigorta yapmak zorunda kaldık, elimizdeki yeşil sigorta Kosova’yı kapsamıyordu 15 Euro ödedik. Priştine üzerinden Üsküp’e devam ettik.

ÜSKÜP-MAKEDONYA:

Makedonya büyük İskender’in memleketi ve aynı zamanda 1389 yılında Murad Hüdavendigar zamanında Osmanlı hakimiyetine giren en eski Balkan toprağı. Etrafta bir çok Osmanlı eseri mevcut.
Esnaf ve halkın çoğu Türkçe biliyor.
Yolculuk  boyunca Arnavutluk, Kosova ve biraz da Makedonya balkanların en gariban ülkeleri olarak gözümüze çarpıyor. Fakirlik ve perişanlık ne yazık ki diz boyu…

Yine de Makedonya diğer ikisinden biraz daha iyi durumda gibi.

Akşam yemeğimizi eski çarşı içinde dolaşıp DESTAN köftecisinde yedikten sonra otelimize dönüyoruz ve yarın çıkacağımız Üsküp-Selanik-İstanbul etabı için dinlenmeye çekiliyoruz.

ÜSKÜP-SELANİK YUNANİSTAN-KAVALA-İSTANBUL:

Sabah kahvaltımızı otelde ettikten sonra eski şehirde biraz dolaşıp kahvemizi içip yola koyuluyoruz.

Üsküp’ten otobana girip neredeyse Selanik’e kadar düzgün bir otoban ile zaman zaman yağmur altında yol alıyoruz.
Üsküp-Selanik 245km 2.30 saat

Selanikten İpsala sınıra kadar otoban ve düzgün yol, hız limiti 130km/h.
Kavala’da verilen yemek-ihtiyaç ve yakıt molası sonrasında ülkemize ve evimize dönüş.
Selanik İstanbul 595km ve 6.30 saat

YOLCULUK ESNASINDA:

Özellikle kalacak yer konusunda Otel ismi vermiyorum çünkü beklentiler kişiden kişiye çok değişiyor, her keseye ve zevke uygun konaklamak mümkün. Biz daha çok aile işletmeleri butik veya apart otelleri tercih ediyoruz.

Yaklaşık olarak 3000km yol yapıldı ve 4 kez yakıt alındı, 220 Euro yakıt parası ödendi.

Bulgaristan- Sırbistan- Bosna-Hersek-Hırvatistan-Karadağ-Arnavutluk-Kosova-Makedonya-Yunanistan olmak üzere 9 ülke geçildi.

Konaklamalar için toplamda 6 gece ,3 kişi  için 380 Euro ödendi.

Yeme-İçme masrafları için yaklaşık 500 Euro ödendi.(yalnız iyi yedik)

Nakit Otoyol geçişleri ,vignette, otopark, Kosova sigortası, müze girişleri için 100 Euro harcandı.

Allah şükür  hiç kaza, arıza yapmadık,trafik cezası yemedik.

Toplamda 1200 Euro Bütçe ile bu geziyi tamamladık.

Darısı yeni gezilere…